Toplu Sözleşme Hakkı ve Ülkemizin Geleceği İçin…

 

2001 yılında çıkarılan 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikalar Kanunuyla memur sendikalarına tanınan toplu görüşme hakkının sonuncusunun arifesindeyiz. Yasaya göre, 15 gün içinde sonuçlanması gereken toplugörüşmelerde anlaşmaya varılması durumunda mutabakat metni imzalanarak Bakanlar Kurulu’na sunulacak. Anlaşmazlık durumunda ise uyuşmazlık tutanağı tutulacak ve Uzlaştırma Kurulu devreye girecek. Kurul’un beş gün içinde vereceği karara tarafların katılması durumunda, sonuç mutabakat metni olarak Bakanlar Kurulu’na sunulacak. Uzlaştırma Kurulu kararına tarafların katılmaması durumunda ise anlaşma ve anlaşmazlık konularının tümü Bakanlar Kurulu’na gönderilecek. Her durumda son kararı Bakanlar Kurulu verecek. Yani cami ne kadar büyük olursa olsun imam bildiğini okuyacak. Bu yıl 9’uncusu yapılacak olan toplu görüşmelerde bugüne kadar yaşanan tablo buydu maalesef. Mutabakata alınan birçok konu hayata geçirilemedi bugüne kadar. Kamu sendikacılığı için Anayasa Değişiklik paketi öncelikle toplu sözleşme hakkı verilmesi yönüyle son derece önem arz etmekte.

 

4688 sayılı yasanın 28. maddesi toplugörüşmenin kapsamının sınırlarını çizmiştir. Buna göre “Toplugörüşme; kamu görevlileri için uygulanacak katsayı ve göstergeler, aylık ve ücretler, her türlü zam ve tazminatlar, fazla çalışma ücretleri, harcırah, ikramiye, lojman tazminatı, doğum, ölüm ve aile yardımı ödenekleri, tedavi yardımı ve cenaze giderleri, yiyecek ve giyecek yardımları ile bu mahiyette etkinlik ve verimlilik artırıcı diğer yardımları kapsar”. Oysa toplu sözleşmede sadece parasal konular pazarlık konusu yapılmaz. Çalışanların çalışma şartlarının düzenlenmesi, sosyal ve kültürel haklarının geliştirilmesinin de pazarlığı yapılır. Acaba sendikalar yalnızca üyelerinin yoksunluklarını ve mağduriyetlerini gidermek için mi mücadele ederler? Elbette hayır. Sendikalar sadece üyelerinin değil aynı zamanda sivil toplum örgütü olmanın gereği olarak toplumda haksızlığa uğrayan, dışlanan, sömürülen ve hakları çiğnenen insanlarında sesi olmalıdır. Mevcut yasa bırakın başkaların haksızlıklarını dile getirmeyi kendi üyelerinizin bile sadece parasal taleplerini dile getirebileceğinizi söylüyor.

 

İşçilerin toplu pazarlık haklarını düzenleyen 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu ise ilk maddesinde “Bu kanunun amacı, işçilerin ve işverenlerin karşılıklı olarak ekonomik  ve  sosyal  durumlarını  ve çalışma şartlarını düzenlemek üzere, toplu iş sözleşmesi  yapmalarının,  uyuşmazlıkları barışçı  yollarla çözümlemelerinin ve grev ve lokavtın esaslarını ve usullerini tespit etmektir” diyor. Bu kanun nispeten 4688 sayılı kanundan daha iyidir. Zira üyelerin çalışma şartlarını ve sosyal durumlarının düzenlenebileceğini, uyuşmazlıkların nasıl çözümlenebileceğini belirlemektedir. Ülkede çalışanların bir kısmına tanınan bir hakkın başka çalışanlara tanınmaması izah edilecek bir durum değildir. 

 

Memurlarda toplu görüşmeler her yılın 15 Ağustos’unda başlar ve 15 günde bitirilmek zorundadır. Oysa 2822 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 7. maddesine göre “Toplu iş sözleşmeleri, bir yıldan az ve üç yıldan uzun süreli olamaz”. Toplu iş sözleşmeleri uygulamada genellikle iki yıl için yapılır. Dolayısıyla memurlar için her yıl toplu görüşme öngörülürken toplu sözleşmeler işçilerde genellikle iki yıl için yapılmaktadır. Memurlarda toplugörüşmenin süresi ve oturumları oldukça sınırlandırılmıştır. On beş günle ve birkaç oturumla sınırlı bir toplu pazarlık sürecinde çalışanların hak ve menfaatlerinin geliştirilmesi zordur. Buna karşın işçi sendikalarında toplu iş sözleşmesini müzakereleri 60 gündür ve çoğu zaman yeterli düzeyde oturum yapılabilmektedir.

 

Toplu görüşmelerde anlaşamama durumunda uzlaştırma kurulunun kararlarının bağlayıcılığı yokken, toplu sözleşmelerde Yüksek Hakem Kurulu’nun verdiği kararlar kesindir.

 

12 Eylülde referanduma sunulacak olan anayasa değişikliğiyle, çalışanların bir kısmına farklı uygulanan toplu pazarlık sistemindeki adaletsizlik giderilecektir. Zira çalışanlara tanınan özgürlükler demokrasi yolunun daha da genişlemesini sağlayacaktır.

 

Grev hakkının verilmemesi önemli bir eksiklikte olsa poplu sözleşmeye ‘EVET’ demek kamu görevlileri için son derece önemlidir. Toplu sözleşme dışında, ülkemizin yargı vesayetinden kurtulup milletin iradesinin hâkim olacağı, siyasi partilerin varlıklarının devamı için gücü elinde bulunduran odaklarla değil milletle barışık olma zorunluluğunun doğacağı ve milletin menfaatine politikalar üretmek zorunda kalacağı bir Türkiye için; ülkemizin, 72 milyon insanımızın ve üyelerimizin geleceği için anayasa değişikliğine ’EVET’ diyoruz. Tarih ‘EVET’ diyenleri de ‘hayır’ diyenleri de hak ettiği yere yazacaktır. Tarihin iftihar tablosunda yerimizi almak için referanduma tüm eksikliklerine rağmen ‘EVET’ .

 

  • PAYLAŞ :